Allah'ın Kudreti, Peygamber (S.A.)'in Doğruluğuna Şahitliği Ve Müşriklere Karşı Reddi
17- Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dokundurursa ona da engel olacak kimse yoktur. İşte O her şeye hakkıyla Kâdir'dir.
18- O kulları üzerinde Kahir olandır. Hakîm'dir, Habîr'dir.
19- De ki: "Hangi şey şehadetçe en büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Şu Kur'an bana onunla sizi ve her kime ulaşırsa onları uyarıp korkutmak için vahyolundu. Acaba Allah ile birlikte başka ilâhlar var diye gerçekten siz mi şahitlik edeceksiniz?" De ki: "Ben şahitlik etmem." De ki: "O ancak bir tek ilâhtır ve ben muhakkak ki sizin ortak koştuklarınızdan uzağım."
Açıklaması
Şanı yüce Allah fayda ve zarar vermeye malik olanın kendisi olduğunu, yarattıklarında dilediği gibi tasarrufta bulunduğunu, kimsenin O'nun hükmüne karşı çıkamayacağını, kimsenin O'nun verdiği hükmü geri çeviremeyeceğini haber vermektedir.
Şu anlamda buyuruyor ki: Ey insan! Acı, fakirlik, hastalık, keder ve buna benzer sana herhangi bir zarar ya da sıkıntı isabet edecek olursa, onu senden Yüce Allah'tan başka def edecek, giderecek kimse yoktur. Çünkü her şeye gücü yeten O'dur. Aynı şekilde sağlık, zenginlik, güç, kuvvet ve buna benzer herhangi bir hayra sahip olacak olursan bu da Allah'tandır. Çünkü O her şeye kemali ile kadirdir. Çünkü izzet, egemenlik ve azametin sahibi, gücü her şeye yeten ve her şeyin üstünde olan O'dur. Herkesin önünde itaatle boyun eğdiği, zorbaların dahi önünde zilletle alçaldığı, saygı ile itaat olunup bütün yaratıkların kanununa, buyruklarına bağlandığı, her şeyi emir ve hükmü altına alan, bütün fiillerinde hikmeti sonsuz hakim ve eşyanın yer ve durumlarından bütün incelikleriyle haberdar olan O'dur. O ancak hak edene, lâyık olana bağışlar, vermeyip engellemesi de hak iledir.
Bu ayetin bir benzeri de Yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Allah insanlara herhangi bir rahmet açacak olursa, onu tutacak olmaz, tuttuğunu da O'ndan başka bıraktıracak olmaz." (Fâtır, 35/2)
Sahih hadiste belirtildiğine göre Resulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın verdiğini engelleyecek, vermediğini de verecek kimse yoktur. Zenginin zenginliğinin de sana karşı hiç bir faydası olmaz."
Daha sonra Yüce Allah peygamberini şahitliklerin en büyüğü, en üstünü, en doğrusu ve sağlıklısı ile desteklemektedir. Bu ise Yüce Allah'ın peygamberi Muhammed (s.a.) ile müşrikler arasındaki şahitliğidir. Bu öyle bir şahitliktir ki Resulullah (s.a.)'ın doğruluğunu göstermekte, düşmanlarının da halini, durumunu açığa çıkarmaktadır. O bu Rasulün getirdiğini ve ona neler söylediklerini çok iyi bilendir. Bu konudaki ifadenin takdiri şöyledir: Şahitliği en geçerli olan şahit kimdir? Buyrukta "şey" kelimesinin şahit yerine kullanılması, genelleştirmedeki mübalâğa dolayısıyladır. Bu sorunun cevabı da şudur: Şahitliği en geçerli olan Allah'tır. İşte O benim ve sizin aranızda şahitlik edecek olandır. Yahut da benimle sizin aranızda şahit Allah'tır. Hz. Peygamber (s.a) ile onlar arasında şahitlik edecek olan Allah olduğuna göre, şahitliği en büyük ve geçerli olan işte Peygamberin lehine tanıklık etmektedir.
Ayet-i kerime Resulullah (s.a.)'a, "Senin Allah'ın rasulü olduğuna dair lehine kim şahitlik eder?" diyen müşriklere karşı kesin bir red ifade eder.
Daha sonra Yüce Allah Resulullah (s.a.)'ın görevini açıklamaktadır. Bu ise vahyi Allah'tan almak ve bütün insanlara tebliğ etmektir. Yüce Allah buyuruyor ki: "Şu Kur'an bana .... vahyolundu." Yani ey Mekkeliler! Yüce Allah bu Kur'an-ı Kerim'i benim üzerime, onunla sizleri küfre sapmanız yahut isyan etmeniz halinde, Allah'ın azabı ile korkutayım, iman edip itaat ettiğiniz takdirde de cennetle müjdeleyeyim diye ve kendisine ulaştığı herkesi Arap olsun olmasın aynı şekilde korkutmak ve müjdelemek üzere vahyolunmuştur. Bu Kur'an-ı Kerim kendisine ulaşan herkes için korkutucu ve uyarıcıdır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Artık güruhlardan herhangi biri onu inkâr ederse elbette ona vaad olunan yer cehennem ateşidir." (Hûd, 11/17)
İbni Meydûne ve Ebu Nuaym, İbni Abbas'tan merfu olarak Hz. Peygamberin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Bu Kur'an-ı Kerim kime ulaşırsa sanki onu ben ağızdan ağıza ona telkin etmişim, demektir." Sonra da: "Şu Kur'an bana, sizi ve her kime ulaşırsa onları uyarıp korkutmak için vahyolundu" buyruğunu okudu.
İbni Cerir de Muhammed b. Ka'b'dan şöyle dediğini nakletmektedir: Kur'an-ı Kerim her kime ulaşırsa ona Muhammed (s.a.) tebliğ etmiş demektir.
Abdürrezzak da Katâde'den Yüce Allah'ın "Onunla sizi ve her kime ulaşırsa onları korkutmak için" buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet eder: Resulullah (s.a.) buyurdu ki: "Allah'ın emirlerini tebliğ ediniz. Her kime Allah'ın Kitabından bir ayet ulaşırsa ona Allah'ın emri ulaşmış demektir."
İbnü'l-Münzir, İbni Cerir ve Ebu'ş-Şeyh b. Hayyân el-Ensârî, Muhammed b. KaTî el-Kurazzî'den şöyle dediğini rivayet ederler: "Her kime Kur'an-ı Kerim ulaşırsa o kimse bizzat Resulullah (s.a.)'ı görmüş gibidir." Bu ifade aynı şekilde Said b. Cübeyr'den de nakledilmiştir.
Daha sonra Yüce Allah Hz. Peygamber (s.a)'in, birden çok ilâhın varlığını kabul eden müşriklerden uzaklığını ilân etmektedir. Bu arada açıklanması gerekenin, şanı yüce Allah'ın birliğini ilân etmek olduğunu da şöylece beyan etmektedir: "Acaba Allah ile birlikte başka ilâhlar var diye gerçekten siz mi şahitlik edersiniz..." İnkâr ihtiva eden bu istifham, böyle bir şeyi uzak görme, azarlama ve başa kakma anlamı taşımaktadır. Şüphesiz siz ey müşrikler, Allah ile birlikte başka ilâhların varlığını da kabul ediyorsunuz; ben ise sizin bu şahitliğiniz gibi şahitlikte bulunmuyorum. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer şahitlik edecek olurlarsa, sen onlarla birlikte şahitlik etme!" (En'âm, 6/150)
Ve açıkça şunu ilân ediyorum ki, mutlak ilâh bir ve tek olan, Aziz ve Celil Allah'tır. Ben sizin ortak koştuğunuz putlardan, heykellerden ve diğerlerinden uzak olduğumu ilân ediyorum. [8]
[8] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 4/152-154.
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/
0 Yorumlar