Müşriklerin Rablerinin Karşısındaki Durumları Ya Da Kıyametteki Durumları İle Dünya Gerçeği
30- Sen onları Rablerinin huzurunda durdukları zaman bir görsen. "Bu hak değil miymiş?" buyuracak, onlar da "Rabbimize yemin olsun ki evet (haktır)" diyeceklerdir. "Öyleyse şimdi inkâr ettiğiniz için azabı tadın" buyuracak.
31- Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar, gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet kendilerine ansızın kıyamet gelip çattığı zaman, günahlarını sırtlarına yüklenerek "Orada yaptığımız kusurlardan dolayı vah hasret bize!" diyecekler. Dikkat edin, o yüklendikleri ne kötü şeydir!
32- Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka birşey değildir. Ahiret yurdu ise takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akletmez misiniz?
Açıklaması
Sen meleklerin Rableri huzurunda onları durduracakları zaman müşriklerin hallerini bir görecek olsan, onların dehşetli bir azapta olduklarını görecek ve hiç bir şekilde açıklanması mümkün olmayan son derece tehlikeli ve dehşetli bir durum ile karşılaşacaksın.
Ayetin zahirinden (Arapça ifadesinden) ilk olarak akla gelen, kesinlikle ayetin kastettiği şey değildir. Çünkü ondan ilk anda -hâşâ- Yüce Allah'ın zatı üzerine bir üstünlük sağlamak gibi mana anlaşılabilirse de, böyle bir şeyin imkânsız ve batıl olduğu ittifakla kabul edilen bir husustur. Bu ifade mecaz kabilindendir. Bu ifade onların suç işlemiş bir kimsenin gereken bir şekilde sigaya çekilmek üzere hakimin huzurunda durdurulması gibi, sorgulanmak ve azarlanmak üzere alıkonulmalarını mecazî bir üslûpla ifade etmiştir. Onlar bu halde melekler aracılığı ile Yüce Allah'ın onlar hakkındaki buyruklarına riayet olmak üzere durdurulacak, alıkonulacaklardır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ve durdurun onları. Çünkü onlar sorgulanacaklardır." (Sâffât, 37/24). İşte bu buyruklarda da bu durum, "Rablerinin huzurunda durdurulacakları zaman..." diye ifade edilmiş ki, onların işlerinin yalnızca Allah'ın emrine bağlı olduğunu, ondan başka hiç bir kimsenin onlar hakkında tasarrufta bulunamayacağını ifade etmek içindir. Daha sonra Yüce Allah kendilerine melekler aracılığıyla şöyle hitap edecektir: "Bu hak değil miymiş?" Yani şu öldükten sonra dirilip ahirete döndürülmek gerçek değil miymiş? Sizin zannettiğiniz gibi bu batıl bir şey değildir. Onlar şöyle cevap verecekler: Rabbimiz hakkı için evet. Yani hakkında hiçbir şüphenin söz konusu olmadığı bir gerçektir bu. Onlar söyleyecekleri sözleri Allah adına yemin ile pekiştirecekler ve kendileri aleyhine kâfir olduklarına tanıklık edeceklerdir. Maksat ise onların yemin ile birlikte öldükten sonra dirilişin gerçek olduğunu itiraf edeceklerini sağlamaktadır.
Yüce Allah onlara şöyle cevap verecektir: O halde dünya hayatında iken ölünceye kadar bırakmadığınız, sürdürüp gittiğiniz küfür ve yalanlamanız sebebiyle can yakıcı bir azabı tadınız. Burada "tadmak" kelimesinin kullanılması, onların her halükârda tad alan bir kimsenin tattığı şeyi ileri derecede hissettiği gibi bir his ile karşı karşıya kalacaklarını ifade etmek içindir.
Daha sonra Yüce Allah genel olarak şöyle bir haber vermektedir: Bu ise Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanların, kıyamet kendilerine ansızın geldiği takdirde, büyük bir zarar ile karşı karşıya kalacaklarını ve ahirette faydalı olacak işleri yapmak hususundaki kusurlarına duyacakları pişmanlıkları, söyledikleri çirkin sözler dolayısıyla duyacakları pişmanlıkları ifade etmektedir. Bu zararın sebebi ise, insan fıtratını bozan, kötülüğe ve günaha götüren, öldükten sonra dirilişi ve amellerin karşılığını görmeyi inkâr etmek düşüncesini ortaya koyan fikir ve fiillerdir. Çünkü böyle bir inkâr sebebiyle kâfirler, bütün çaba ve gayretlerini dünyanın zevk ve arzularından yararlanmaya, onun faydalarını elde etme uğrunda birbirleriyle yarışmaya, başkalarına karşı üstünlük sağlamak, egemenlik kurmak yoluyla şeref ve şöhretle aldanmaya götürür.
Bu ziyana uğrayanlar kıyamet gününde hesaba çekilirler. Onlar hesaba gelecekleri vakit günahlarını, veballerini sırtlarına yüklenmiş olarak geleceklerdir. Onlar kendi yükleriyle birlikte başka bir takım yükleri de sırtlarında taşımış olacaklardır. Sırta vurulmuş olacak bu yükler ne kadar kötüdür! Onların taşıdıkları bu günah ve vebal yükleri ne kadar kötü yüklerdir! Yüce Allah'ın şu buyruklarında olduğu gibi: "Ayetlerimizi yalanlayarak kendilerine zulmetmekte olanların hali ne kötü bir örnektir..." (A'râf, 7/177)
İbni Abbas der ki: Evzar (günah yükleri), küçük ve büyük günahlar demektir. Yüce Allah'ın "O yüklendikleri ne kötü şeydir!" buyruğunun anlamı ise, "Onların yük olarak taşıyacakları şeyler (günahları) ne kötüdür" demektir.
İbni Cerir et-Taberî ile İbni Ebi Hatim, es-Süddî'den şunu nakletmektedirler: Çirkin ameller zalim kimselerin işleri, yüzü son derece çirkin, kapkara ve oldukça kötü kokan bir adam suretinde müşahhaslaşacaktır. Kıyamet gününde de bu günah yüklerinin sahibi bu suretteki kişiyi taşıyacaktır. Amr b. Kays el-Mülâi'den de şöyle dediği nakledilmektedir: Salih ameller de hoş kokulu, güzel suretli bir adam şeklinde müşahhaslaşacak ve kıyamet gününde o salih amelin sahibi o güzel suretliyi taşıyacaktır. [12]
Daha sonra Yüce Allah dünya hayatının amellerini, çoğunluğu itibariyle fayda vermeyen bir oyun, kişiyi gerçek manfaatinden alıkoyan bir oyalanma diye ifade etmektedir. Dünyanın metâı (faydası) azdır, geçicidir, kısa vadelidir. Ahiret için amel etmenin ise çok büyük faydaları vardır. Ahiret en hayırlı ve en kalıcıdır. Küfürden ve isyandan, günahlardan sakınan kimseler için daha hayırlıdır. Ahireteki nimetler sürekli nimetler olup dünyanın geçici nimetlerinden elbette hayırlıdır. O halde sizler bu gerçekleri akletmez ve anlamaz mısınız? Gerçek şu ki dünya hayatı bir oyun, bir oyalanmadır. Gelip geçicidir. Dünya ahiret için bir tarladır. Bunları akledip düşünün de imana gelin ve salih amel işleyin.
Yüce Allah'ın "Takva sahipleri için" buyruğu ise takva sahiplerinin takvaya yaraşan amelleri dışındaki her şeyin bir oyun, bir oyalanma olduğunun delilidir. [13]
[12] Taberî.VH/114.
[13] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 4/173-174.
0 Yorumlar