Hz. Zekeriya’nın (a.s.) Çocuk Sahibi Olmak İçin Okuduğu Dua - Dualar Ve Sureler

Hz. Zekeriya’nın (a.s.) Çocuk Sahibi Olmak İçin Okuduğu Dua

 Hz. Zekeriya’nın (a.s.) Çocuk Sahibi Olmak İçin Okuduğu Dua


Hz. Zekeriya’nın (a.s.) hayırlı bir çocuk sahibi olmak için okuduğu dua.

Hz. Zekeriya, İsa ve Yahya Aleyhisselâm aynı dönemin peygamberleridir. Bunların soyları da Dâvud ve Yakup Aleyhisselâm aracılığı ile Hz. İbrahim’e dayanır. Hz. İsa’ya İncil verildiği ve bağımsız bir din getirdiği için daha ünlü olmuştur.

Zekeriya Aleyhisselâm’ın karısı Işa, Hz. Meryem’in teyzesi idi. Bu yüzden, Mescid-i Aksa hizmetine adanan Hz. Meryem’in maişeti ile ilgilenme işi devrin peygamberi Zekeriya Aleyhisselâm’a verilmişti.

ZEKERİYA ALEYHİSSELAM’IN EVLAT DUASI

Zekeriya Aleyhisselâm Hz. Meryem’e Cenâb-ı Hakk’ın ve Meleklerin bazı ikramlarını görünce, herşeye gücü yeten yüce Allâh’ın dilerse kısır ve yaşlı olan eşine bir çocuk verebileceğini düşündü. Yüce Rabbinden şöyle istekte bulundu:

“Ey Rabbim! Kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Sana yaptığım dua sayesinde daha önce hiç bedbaht olmadım. Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver. Ki, bana vâris olsun; Yakup hanedanına da varis olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl.”[1]

Zekeriya Aleyhisselâm’ın duası kabul olundu ve melekler, mihrapta namaz kılmaya durduğu sırada Yahya adlı bir çocuğu müjdelediler. Üstelik bu çocuğun, toplumun efendisi, nefsine hâkim ve salih bir peygamber olacağını da bildirdiler.[2] Zekeriya Aleyhisselâm bu müjde karşısında şaşırdı ve şöyle dedi: “Rabbim! Karım kısır, ben de son derece yaşlı iken nasıl oğlum olabilir?”[3]

Rivayete göre çocuk müjdelendiği tarihte Hz. Zekeriya yüz yirmi, eşi ise doksan sekiz yaşlarında idi. Başka bir rivayette, dua ile çocuğun müjdelendiği tarih arasında kırk yıl geçtiği belirtilmiştir.[4]

Hz. Zekeriya müjde üzerine[5] bunu pekiştirecek bir belirti verilmesini istedi.[6] Allahu Teâlâ çocuğun doğacağının bir belirtisi olarak üç gün süreyle insanlarla işaretten başka bir şekilde konuşmamasını ve sabah-akşam Rabbini zikredip hamdetmesini bildirdi.[7]

Bu bir çeşit susma orucu olup, bazı bilginler, bunun; üç gün oruca niyet edip, bu süre içinde Allâh’ı zikir ve tesbih dışında bir söz söylememek ve zaruret halinde de, insanlarla işaret yoluyla anlaşmak şeklinde uygulanabileceğini söylemişlerdir.

Kimi bilginler, susma orucunun Hz. Peygamber’den nakledilen “Geceye kadar bir gün süreli susma yoktur.[8] hadisi ile neshedildiğini öne sürmüşse de, çoğunluk bunun neshedilmediği kanaatindedir.[9] Ancak “susma” kendi başına bir ibadet olmadığı için, bu konuda yapılacak bir adak da geçerli bulunmaz. Belki çok önemli bir sıkıntının aşılması için oruçla birlikte, sürekli olarak ibâdet, taat, tesbih ve zikir halinde Yüce Allâh’ın yardımı istenir. O, dilediği kimselere ve dilediği zaman yardım eder.

Dipnotlar:

[1] Meryem, 19/4, 5, 6; bk. Âl-i İmrân, 3/38; Enbiyâ, 21/89. [2] Âl-i İmrân, 3/39; bk. Meryem, 19/7. [3] Meryem, 19/8. [4] Kurtubî, age, IV, 51. [5] bk. Meryem, 19/9; Enbiyâ, 21/90. [6] Meryem, 19/10. [7] Âl-i İmrân, 3/41. [8] Kurtubî, age IV, 53. [9] Kurtubî, age, IV, 51.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları



Yorum Gönder

0 Yorumlar